Mesud Pezeşkiyan Döneminde Türklük ve Kimlik Meselesi – Dr. M. Rıza HEYET

 

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın göreve gelişinin üzerinden bir yıl geçti. Bu bir yıllık süreçte ülkede önemli iç ve dış gelişmeler yaşanmış; ekonomik krizler, dış politikada kırılmalar, savaş ve toplumsal memnuniyetsizlik gündeme damgasını vurmuştur. Özellikle İsrail’in İran’a yönelik saldırıları sırasında sergilenen liderlik tutumu, Pezeşkiyan’ın siyasi karakteri açısından belirleyici olmuştur. Devrim Rehberi Ali Hameneyi’nin saklandığı ve sessiz kaldığı bir süreçte Pezeşkiyan görevini terk etmemiş, ülkenin sosyal düzenini korumaya yönelik çabalarıyla kamuoyunun takdirini kazanmıştır. Aynı dönemde bir Amerikan televizyon kanalına verdiği mülâkatta tansiyonu düşürmeye yönelik açıklamalarda bulunmuş, bu tavrı savaş yanlısı çevreleri rahatsız etmiştir. Hatta Reşt kentinde bir belediye konseyi üyesi tarafından hedef gösterilmiş ve suikast çağrısına maruz kalmıştır.

Ancak tüm bu gelişmelerin ötesinde, Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanlığı, İran’da etnik kimlikler ve özellikle Türk kimliği açısından önemli semboller barındırmaktadır. Azerbaycan Türkü olan Pezeşkiyan, İran siyasal tarihinde bu kimliğiyle cumhurbaşkanlığına seçilen ilk liderdir. Onun şahsında hem kimlik temsili hem de sistem içi bir dönüşüm arayışı okunmaktadır. Göreve geldiği ilk günden itibaren Türklük meselesiyle ilgili hassasiyetleri kamuoyuna yansıyan Pezeşkiyan, sadece sembolik bir figür olarak kalmamış; merkeziyetçi yapıya karşı çıkışı, ana dilinde eğitime dair açık ve örtük mesajları ve bölgesel kalkınmayı önceleyen adımlarıyla dikkat çekmiştir. Bu bağlamda, onun dönemini anlamak için Türklük meselesine odaklanan bir değerlendirme yapmak elzemdir.

1. Pezeşkiyan’ın Kimliği ve Söylemleri

Pezeşkiyan’ın siyasi söylemleri, İran’daki Fars merkezli milli kimlik anlayışıyla belirli ölçülerde çatışmaktadır. O, seçim kampanyası sırasında ve cumhurbaşkanı olduktan sonra defalarca, “Her vali kendi ilinin cumhurbaşkanıdır” diyerek merkezîyetçiliği sorgulayan bir vizyon ortaya koymuştur. Bu vizyon, özellikle Türk nüfusun yoğun yaşadığı Güney Azerbaycan bölgelerinde karşılık bulmuştur. 2025 yılı ortalarında yaptığı açıklamada cumhurbaşkanlığı yetkilerinin bir kısmını valilere devrettiğini belirtmesi, bu görüşünün bir uygulama adımı olarak değerlendirildi.

Bu çıkışlar, İran’daki yerleşik bürokratik ve güvenlikçi elitler tarafından tehdit olarak algılanmış, Pezeşkiyan sistem içinde yalnızlaştırılmıştır. Bununla birlikte o, “birlik içinde çoğulculuk” anlayışını benimsemiş, etnik kimliklerin inkârı değil, tanınması temelinde bir bütünlük savunmuştur.

2. Azerbaycan Ziyareti ve Güney Şehirlerine Çıkan Yol

Pezeşkiyan’ın geçtiğimiz hafta Azerbaycan’ın işgalden kurtarılmış şehri olan Hankendi’de düzenlenen EKO Zirvesi’ne katılımı ve burada Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptığı görüşme, Türk Dünyası açısından sembolik bir önem taşımaktadır. Ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da bir araya gelen Pezeşkiyan, Türkiye ve Azerbaycan ile yapıcı ve kardeşlik temelli ilişkiler geliştirmek istediğini beyan etmiştir. Bu beyan, İran iç siyasetinde bazı çevreler tarafından endişeyle karşılanmış, dış politika kararlarında rejimin sınırlarını zorlayan bir irade olarak yorumlanmıştır.

Ancak daha dikkat çekici olan gelişme, Pezeşkiyan’ın Azerbaycan dönüşü sırasında Güney Azerbaycan’ın kalbi sayılan Tebriz, Erdebil ve Astara gibi kentlere yaptığı ziyarettir. Bu ziyaret yalnızca sembolik değil, aynı zamanda ekonomik ve yönetsel anlamda da önem arz etmektedir. Bazı projelerin onaylanması, yatırımların artırılması ve yerel yöneticilerle yapılan temaslar, bu şehirlerin yıllardır ihmal edilen kalkınma taleplerine bir cevap niteliği taşımaktadır.

Pezeşkiyan’ın bu geziyi, Azerbaycan Cumhuriyeti’ndeki gelişmelere duyduğu takdir ve gıptayla gerçekleştirdiği izlenimi oluşmuştur. Kuzeydeki modernleşme ve kalkınma hamlesinin, güneyde neden gerçekleşmediği sorusu, özellikle Azerbaycanlı seçmenler arasında yüksek sesle sorulmaktadır. Pezeşkiyan’ın bu farkındalıkla hareket ettiği ve kendi halkına karşı sorumluluğunu yerine getirmek istediği anlaşılmaktadır.

3. Sistem İçindeki Sınırlılıklar ve Umut Arayışı

Pezeşkiyan’ın Türklük bilinci yüksek olsa da, İran siyasal sistemi içinde bu bilinci görünür kılmak kolay değildir. İran’da ana dili hakkı hâlâ anayasal bir engel altındadır. Güney Azerbaycan’da Türkçenin eğitim dili olması yönündeki talepler yıllardır görmezden gelinmektedir. Pezeşkiyan, bu konuda doğrudan adım atmaktan kaçınsa da, dolaylı biçimde “kültürel eşitlik” ve “yerinden yönetim” kavramlarını öne çıkararak zemini hazırlamaya çalışmaktadır.

Ancak Devrim Muhafızları, yargı ve istihbarat gibi güç odaklarının kontrolündeki merkezî yapı, bu tür reformist açılımları sistematik biçimde geciktirmekte veya engellemektedir. Pezeşkiyan’ın reformcu iradesi, yapısal olarak otoriter bir işleyişe sahip İran siyasal sisteminin sınırlarına çarpmaktadır. Buna rağmen, onun Türk kimliğini kamusal alanda görünür kılma çabası, özellikle sembolik düzeyde dikkate değer bir dönüşümü temsil etmektedir. Öte yandan ülkede Türk-Fars etnik farkındalığının giderek belirginleştiği gözlenmektedir. Fars merkezli ulusal kimlik anlayışı, yaklaşık son bir asırdır ülkeyi birçok kez savaşın eşiğine getirmiş ve genellikle bu süreçlerden mağlubiyetle çıkılmıştır. Üstelik zengin doğal kaynaklara rağmen ülke ekonomisi derin bir yapısal krize sürüklenmiş; sosyal eşitsizlikler, etnik ayrışmalar ve yönetime yönelik güvensizlik keskin biçimde artmıştır. Nüfusun yaklaşık yüzde otuzunu oluşturan Fars etnisitesinin kendi dilini ve kültürünü “milli kimlik” adı altında tüm etnik gruplara dayatması, başta Türkler olmak üzere diğer etnik topluluklarla olan ilişkilerde ciddi bir kırılmaya yol açmıştır. Bu durum, özellikle Türk kimliğine sahip bireyler nezdinde, hem siyasi aidiyet hem de kültürel meşruiyet düzeyinde derin bir sorgulamayı beraberinde getirmektedir.

Sonuç:

Mesud Pezeşkiyan’ın bir yıllık Cumhurbaşkanlığı dönemi, İran’da Türklük meselesinin yeniden görünür hale geldiği bir süreçtir. Azerbaycan kökenli bir liderin, kendi halkının tarihsel, kültürel ve ekonomik taleplerine duyarlı yaklaşımı, İran’ın tekçi yapısı içinde dikkatle izlenmektedir. Her ne kadar sistemin katı yapıları Pezeşkiyan’ın etkisini sınırlamaya çalışsa da, onun Güney Azerbaycan’a yönelik ilgisi, Türkiye ve Azerbaycan ile kurduğu bağlar ve kriz anlarında sergilediği sorumlu liderlik, Güney Azerbaycan ve İran’da yaşayan Türkler için yeni bir umut kapısı aralamaktadır.

Bu umut, sadece Pezeşkiyan’ın şahsına değil; aynı zamanda İran’da kimlik temelli eşitliğin ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin mümkün olduğuna olan inanca dayanmaktadır. Bu inanç, halk desteğiyle birleştiğinde, sistemin köklü dönüşümü için kalıcı adımların atılmasına zemin hazırlayabilir.

 

Dr. M. Rıza HEYET

TEBAREN Başkanı

İlginizi Çekebilir

Rusya’nın Azerbaycan’a Yönelik Tarihsel Tutumu ve Güncel Yüzü – Dr. M. Rıza HEYET

    27 Haziran 2025 sabahı, Rusya’nın Yekaterinburg kentinde yaşayan bir Azerbaycanlı aileye Federal Güvenlik