İran’ın Savunma Doktrini ve Swarming Taktiği- Dr. Ata ŞAHİT

Şubat 1979 tarihinde İran’da gerçekleşen devrim ile İran tarihi yeni bir döneme ayak basmış oldu ve İslam Cumhuriyeti yönetim biçimi İran’ın yeni rejim mahiyetini oluşturdu. İslam Devrimi olarak literatüre geçen bu devrim kurumsallaşma sürecinde kendine özgü yapılar ortaya çıkararak kurumsal istikrara kavuşabilmiştir. İran İslam Cumhuriyeti’ne özgü bu yapıların başında Velayet-i Fakih Kurumu, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve Ezilenler Vakfı gibi ideolojik oluşumlar gelmektedir. Bu yapılar içinde İran’ın bütün askeri, siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarının en önemli aktörü ve bir anlamı ile Veli-i Fakih iktidarının teminatı olarak görünen yapı Devrim Muhafızları Ordusu’dur. Devrimin gerçekleşmesinden sonra Muhammed Rıza Şah döneminden kalan klasik orduya duyulan güvensizlikten dolayı ideolojik bir askeri oluşum olarak kurulan DMO zamanla İran’da devlet olgusunun en güçlü aktörüne dönüştü.

İslam Cumhuriyeti’nin yönetim anlayışının yurtiçine yönelik politikalarının temelini Mehdici bir düşünceyi içselleştirmiş olan ve Şii siyasal İslam’ın öğretilerini benimseyen yeni bir toplum yaratmak oluşturmaktadır. İran’ın kalkınma programları ile ilgili yayınlanan stratejik belgeler incelendiğinde İran devletinin temel toplumsal ve kültürel amacının toplum mühendisliği yöntemleriyle Şii siyasal İslam ve Fars kültürüne adanmış tek tip mehdici toplum yaratmak olduğu görünmektedir [1]. Bu misyonun gerçekleşmenin en önemli araçlarından biri Devrim Muhafızları Ordusu özellikle de DMO’ya bağlı Besic Örgütü’dür. İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun İran’ın iç güvenliğinin sağlanması ve kriz yönetimi konusunda üzerinde durduğu en önemli husus adem-i merkeziyetçi bir yapıya sahip olması ve iç özerkliğe sahip bölgesel karargahlar aracılığı ile ülkeyi kontrol etmeye çalışmasıdır. Öte yandan İslam Cumhuriyeti devlet zihniyetini yurtdışına yönelik baskıcı ve yayılmacı bir bakışa sahiptir ve İranlı yöneticiler İslam Devrimi’nin sadece İran’a sınırlı olmadığı ve Batı medeniyetinin iflası üzerine yükselen ve küresel değerler taşıyan bir devrim olduğu kanısındadırlar. Bu çalışmada İran siyasetinin önemli aktörlerinden olan Devrim Muhafızları Ordusu’nun İran siyasetindeki yeri ve devlet yapılanmasındaki konumu dikkate alınarak yurtdışına yönelik savunma doktrinin genel çerçevesin oluşturan Swarming Taktiği ele alınmaya çalışılmıştır.

İran’da Devlet Yapısı ve Devrim Muhafızları Ordusu

İran’da modern devlet olgusu modernleşme sürecini tamamlayamayan bir olgu olarak krallık geleneği ve Şii tarihinin sentezi olarak ortaya çıkmıştır. İsnâ Aşeriye Şiiliğinin Usuli ekolünün fıkhı ve halkçılık arasında oluşturulan sentez ile ortaya çıkan İran İslam Cumhuriyeti devlet yapısı ne sadece Orta Çağ’a özgü teokratik anlayış ne de sadece halkın egemenliğini temel alan cumhuriyetçi bir anlayışa sahiptir. Belki her iki anlayışın anlamsal içeriğini sentezlemeye çalışan ve devletin meşruiyet kaynağını hem şeriat hem de halkta arayan bir anlayışla somutluk kazanmıştır [2]. Bu anlayışta İran İslam Cumhuriyeti devletinin varoluş sebebi İran toplumunun İslami değerlerini korumak, ülkenin güvenliğini sağlamak, sınıflar arası eşitsizliği azaltarak adaleti tesis etmeye çalışmak ve adalet merkezli İslami bir toplum yaratmakla Müslümanları Mehdi’nin gelişi için hazırlamaktır [3]. Nitekim İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. Maddesinde devlet egemenliğinin tek meşruiyet kaynağının Allah olduğu yazılırken 5, 107, 108, 109, 110 ve 111. Maddelerinde Veli-i Fakih’in İran devlet yapılanmasının en üst otoritesi olarak kabul edilmektedir [4]. İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın giriş bölümü ve 150. Maddesinde devletin ve devrimci ideallerin bekasının korunması görevi her an cihada hazır olan Devrim Muhafızları Ordusu’na verilmiştir [5].

İran İslam Cumhuriyeti’nin devlet yapısının kendine özgü yönünü Velayet-i Fakih Kurumu ve bu kuruma bağlı ideolojik oluşumlar oluşturmaktadır. Fakih’in bireyler ve toplum üzerinde velayet hakkına sahip olduğunu savunan Velayet-i Fakih teorisi, gaybete çekildiği iddia edilen İsnâaşeriyye Şiilerinin 12. İmamı İmam Mehdi’nin zuhuruna kadar devletin sadece İran Anayasası’nda koşulları belirtilen bir fakih tarafından yönetildiği takdirde meşru sayılabileceği düşüncesine dayanmaktadır. Velayet-i Fakih teorisini esas alarak siyasal somutluk kazanan bu devlet yapılanmasında bütün kurumlar meşruiyetini Veli-i Fakih’ten alırken İslam Cumhuriyeti’nin cumhuriyetçi yönünü İslamî Şura Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı gibi seçmeli kurumlar temsil etmektedir. İran devlet yapılanmasının en üst otoritesi olan Veli-i Fakih’in emirlerine uymak yasal bir gereklilik olmakla birlikte dini bir vecibe de sayılmaktadır [6].

İran’da Veli-i Fakih’in devlet ve toplum üzerindeki otorite ve egemenliğini sağlayan en önemli araç Devrim Muhafızları Ordusu’dur. Devrimci seçkin sınıfın en çok güvendiği oluşum olan DMO, devrimin gerçekleşmesinden hemen sonra eski rejimden artakalan klasik orduya duyulan güvensizlikten dolayı Şii siyasal İslamcı milis örgütlenmelerin birleşmesi ile kuruldu. Devrimin ilk yıllarında Halkın Fedaileri Örgütü gibi Marksist ve Halkın Mücahitleri Örgütü gibi sosyalist İslamcı örgütlerin çıkardığı isyanların yatıştırılmasında önemli rol oynayan DMO, İran-Irak savaşı döneminde kurumsallaşma sürecini tamamladı [7]. Kendini Veli-i Fakih’in en önemli koruyucusu ve devrimci söylemin bekasının garantörü olarak gören DMO, zamanla İran siyaseti, toplumu ve ekonomisinin en başat aktörüne dönüştü ve bütün siyasal, toplumsal ve ekonomik alanlara yayılarak bu alanların militerleşmesine neden oldu. Bu süreçte devrimci devletin kaba zorlayıcılığını temsil eden DMO’nun bütün alanlara yayılması ve buna paralel olarak Şii ruhban sınıfının devletten maaş alan memur bir sınıfa dönüştürülmesi siyaset merciini güçlendirmiştir. Bu da devrimin devletleşme sürecinde devletçiliğin güçlendiği anlamına gelmektedir [8]. Fakat bu güçlenme her şeyden önce DMO gibi askeri ve güvenlik oluşumlar aracılığı ile gerçekleşmiştir.

İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun siyasal alana müdahalesi 1990’lı yılların başından itibaren görünürlük kazanmaya başlamıştır. Kendilerini devrimi korumakla yükümlü hisseden Devrim Muhafızları komutanlarının siyasal alan ve rejime yönelik tehditlerle ilişkileri bu ideolojik bakış çerçevesinde şekillenmektedir. Nitekim DMO, son kırk senede Devrime yönelik tehditlerle mücadele adı altında siyasal alana müdahale etmiştir [9]. DMO’nun varoluş felsefesi devrimci düşünce ve devrimci ideallerin sadece bu düşünce ve idealleri içselleştiren askeri oluşum tarafından korunabileceği kanısıdır. Bu askeri oluşumun tek bir merkezden yönetilmesi ve devrimci oluşumlar arası rekabeti engellemek için DMO kurulmuştur [10]. DMO’nun bir devrimci ordu olarak ortaya çıkışı, Fransız devrimi (1789) esnasında ortaya çıkan Ulusal Muhafızlar ve Rus Devrimi (1917) esnasında ortaya çıkan Kızıl Muhafızlar’ın ortaya çıkışına benzetilmektedir. Bu benzetmede bu orduların başarısı devrimin başarısı ve başarısızlığı devrimin başarısızlığı olarak sunulmaktadır [11]. Başka bir deyişle DMO, İslam Cumhuriyeti’nin devrimci varlığı ve bekası ile özdeşleşmiştir. Burada DMO’nun varoluş felsefesi ve dünyaya bakış açısı belki de en anlamlı bir şekilde bu oluşumun kendi logosunda yer alan simgeler ve bu simgelerin içerdiği mesajlarda yer almaktadır. DMO’nun logosunda, zeytin dalı, yer küresi, silah, silahı tutan el, Kuran, Enfâl süresinin 60. Ayetinin “onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayın” anlamına gelen “vee’iddû lehum mâ-steta’tum min kuvvetin” bölümü, Lâ İlâhe İllallah sözünün Lâ kelimesi ve Farsça yazılan İslam Devrimi Muhafızları Ordusu simgeleri yer almaktadır. Bu da DMO’nun özetle küresel boyutta etkin olmak niyetinde olan, şeriat kurallarını dünyaya hâkim kılmak ütopyasını güden, bunun içine hem kendini savunmak hem de bu düşüncenin iç ve dış düşmanlarına karşı askeri açıdan güçlenmeği farz bilen ve barışın silah yoluyla gerçekleşebileceğine inanan bir oluşum olduğunu göstermektedir.

Dış Saldırıya Karşı Swarming Taktiği

İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun savunma doktrinin genel çerçevesini yabancı bir saldırıya maruz kalma durumu ya da Irak ve Afganistan örneklerinde olduğu gibi konvansiyonel bir işgal ile karşı karşıya kalma durumu için hazırlık yapmak oluşturmaktadır. Bu da en açık biçimde DMO’nun askeri yapılanması ve askeri projelere yaptığı yatırımlarda görünmektedir. İran devlet zihniyeti açısından İran bir yabancı saldırıya maruz kalırsa bu saldırı İsrail ve ABD öncülüğünde gerçekleşecektir. İslam Cumhuriyeti yöneticilerine göre İran’ın konvansiyonel savaş gücü ve konvansiyonel savaşlarda kullanabileceği askeri teçhizat ve potansiyeli bu iki ülkenin gücü karşısında yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla İran Devrim Muhafızları Ordusu bu eksikliği ve zaafı gidermek için Swarmnig Taktiği olarak bilinen savunma ve savaş taktiğini benimsemiştir [12]. Bugün İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun yatırım ve üretiminin önemli bir bölümünün küçük hücum botları, kısa ve orta menzilli füzeler ve İHA’lara yapılmasının en önemli nedeni Swarmnig Taktiği’ni bir temel stratejik yaklaşım olarak benimsemesinden kaynaklanmaktadır. DMO açısından İran bir askeri saldırıya maruz kalırsa ABD’nin Basra Körfezi’nde bulunan savaş gemilerinin batırılabilmesi ve ABD’ye en büyük zayiatı verilebilmesi için en elverişli yöntemi bu savaş gemilerinin DMO’ya ait küçük hücum botları tarafından yığınlar halinde kamikaze (intihar) saldırıları şeklinde hedef alınması olacaktır. Bu yöntem uluslararası bir etkiye sahip olabilecek Hürmüz Boğazı’nın kapatılması için de ön görülen bir yöntemdir ve İran Devrim Muhafızları Ordusu, Hürmüz Boğazı’nın kapatılması için deniz mayınlar ve füzelerle birlikte küçük hücum botlarının boğazdan geçmek isteyen gemiler için oluşturabileceği tehditler üzerinde de durmaktadır [13].   

İran açısından stratejik değer taşıyan jeopolitik bölgelerin başında Basra Körfezi’nde bulunan Hürmüz Boğazı gelmektedir. İran, hem bölgesel hem de küresel boyutta caydırıcılık gücü ve etkinliğini göstermek amacıyla Hürmüz Boğazı jeopolitiğine vurgu yapmayı bir dış politika söylemi haline getirmiştir ve dünyayı sürekli bu boğazı kapatabileceği söylemiyle tehdit etmektedir. İran devlet zihniyeti olası bir saldırıyla karşı karşıya kaldığı zaman bu boğazı kapatmakla uluslararası petrol ticareti başta olmak üzere uluslararası denizcilik faaliyetini de büyük ölçüde durdurmayı ya da sekteye uğratmayı planlamaktadır. Bunu da Devrim Muhafızları Ordusu Deniz Kuvvetleri aracılığıyla gerçekleştirmeyi düşünmektedir. İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmak ya da düşman gemileri ve hedeflerini imha etmek için benimsediği savaş taktiği Swarming Taktiği’dir. Bu taktiğe göre DMO Deniz Kuvvetleri’nin hücum botları düşman hedeflerine yönelik yığınlar halinde intihar saldırıları gerçekleştirecektir. Böylece büyük gemilerin batırılması amaçlanmıştır. Bu açıdan DMO Deniz Kuvvetleri, İran Devrim Muhafızları Ordusu yapılanmasında özel bir önem taşımaktadır ve özel bir değere sahiptir. Bu hızlı hücum botlarının önemli bir bölümü İran-Irak savaşında da bir savaş stratejisi olarak kullanılmıştır ve İranlı yetkililerinin bu alanda yeterli bir deneyime sahip olduğu ileri sürülebilir. DMO Deniz Kuvvetleri’nin sahip olduğu hızlı hücum botları şunlardan ibarettir:

Devrim Muhafızları Ordusu, Hürmüz Boğazı’nı kapatmak için bu hızlı küçük hücum botlar projesiyle birlikte küçük savaş gemileri ve deniz mayınlarına da önem verdiği bilinmektedir. Bu küçük savaş gemileri ve deniz mayınları ise şunlardan ibarettir:

Bu savaş gemiler üzerine konuşlanan ve DMO’nun son yıllarda geliştirdiği deniz füzeleri ise şunlardan ibarettir:

Bunlarla birlikte, DMO’nun üzerinde yoğun bir çalışma yürüttüğü ancak kayda değer bir ilerleme kaydetmediği diğer askeri alan denizaltı üretimi projeleridir. Günümüzde İran’ın elinde bulunan askeri denizaltıları şunlardan ibarettir:

DMO için stratejik önem taşıyan bu projelerle ilgili en çok dikkat çeken husus ileri bir teknolojiye sahip olmamaları, Rusya, Çin ve Kuzey Kore’nin eski ve kullanımdan kalkmış teçhizatlarının yerelleştirmesi adına yeniden üretimidir.

Son Notlar

[1] Örneğin İran Kültür Devrimi Yüksek Konseyi’nin hazırladığı Ülkenin Kültür Mühendisliği Haritası, Eğitim ve Öğretimde Temel Değişim Belgesi ve Üniversitelerin İslamileşmesi Belgesi gibi stratejik belgelerde bu konu açık bir şekilde ifade edilmektedir. İran Kültür Yüksek Konseyi, İran’ın kültür politikalarını belirleyen en üst merciidir ve aldığı kararlar kanun niteliği taşımaktadır.

[2] Babek Şahit, İslam Cumhuriyeti Döneminde İran’da Devlet Toplum İlişkisi, İstanbul, Doğu Kütüphanesi Yayınları, 2022, s. 22.

[3]  Şahit, a.g.e., s. 22.

[4] Kanun-e Esasi-ye Cumhuri-ye Eslami-ye İran, [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası], Tahran, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yayınları. 1395/2016. s. 40, 43, 95, 96, 97, 98, 100.

[5] Kanun-e Esasi-ye Cumhuri-ye Eslami-ye İran, [İran İslam Cumhuriyeti Anayasası], Tahran, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yayınları. 1395/2016. s. 38, 128.

[6] Ruhullah Humeynî, Sehife-i Nur [Nur Sahifesi], Cilt. 1, Tahran, İmam Humeynî Eserlerini Düzenleme ve Yayma Merkezi Yayınları, 1386/2007, s.38.

[7] Babek Şahit, İslam Cumhuriyeti Döneminde İran’da Devlet Toplum İlişkisi, İstanbul, Doğu Kütüphanesi Yayınları, 2022, s. 106-107.

[8] Farhad Khosrokhavar ve Olivier Roy, İran: Bir Devrimin Tükenişi, çev., İsmail Yerguz, İstnabul: Metis Yayınları, 2018, s.15.

[9] Bayram Sinkaya, “İran’da Asker-Siyaset İlişkileri ve Devrim Muhafızları’nın Yükselişi”, Ortadoğu Etütleri, Ocak 2010, Cilt 2, Sayı 2, s. 115-142, s. 133.

[10] Nikola B. Schahgaldian, (1987). The Iranian Military under the Islamic Republic, RAND, Santa Monica. P. 67.

[11] Bayram Sinkaya, “Devrimci Ordu ve Siyaset: İslam Devrimi Muhafızları Ordusu Örneği”, Ortadoğu Etütleri, Cilt 3, Sayı 1, Temmuz 2011, ss.123-155.

[12] Sean J. A. Edwards, Swarming on the Battlefield Past, Present, and Future, 2000, Washington: RAND.

[13] Ryan White, How the U.S. Navy can defeat Iran’s swarm attacks?, 2021, Navalpost: https://shorturl.at/mvzKN (Son Erişim Tarihi: 30.09.2023).

 

Yazar Hakkında: Dr. Ata ŞAHİT, 1985 yılında İran’ın Batı Azerbaycan ilinin Hoy kentinde doğdu. Urmiye Devlet Üniversitesi’nin Ekonomi bölümünden 2009 yılında mezun oldu. 2016 yılında Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Genel Türk Tarihi bölümünde “Dürri-e Nadire’ye Göre Nadir Şah ve Dönemi (Tercüme ve Değerlendirme)” konulu tez çalışmasıyla yüksek lisansını tamamladı. 2022 yılında Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin Tarih bölümünde “1979 İran Devrimi Sonrasında İran’da Değişen Devlet-Toplum İlişkisi (1979-2017)” konulu tez çalışmasıyla doktorasını tamamlamıştır. İngilizce, Türkçe, Farsça ve Azerbaycan Türkçesinde yayınlanan çeşitli yazıları bulunmaktadır. Uzmanlık alanı siyasi tarih ve Orta Doğu olan Ata ŞAHİT, İran devriminden sonra 5 Mayıs 1979 tarihinde Tahran’da Türkçe ve Farsça olarak yayın hayatına başlayan ve 2015 yılından itibaren Ankara’da yayın hayatına devam eden Varlıq dergisinin yazarlar kurulu üyesi ve merkezi Ankara’da bulunan Tebriz Araştırmaları Enstitüsü’nün (TEBAREN) başkan yardımcısıdır.                  

İlginizi Çekebilir

Ali Merdan Topçubaşı’nın Ziya Gökalp Hakkında Görüşleri- Dr. M. Rıza HEYET

Birinci Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucularından ve en etkili şahsiyetlerinden olan Ali Merdan Bey Topçubaşı, 1918-1920 yılları