İran’ın Yeni Mezhepsel Provokasyonunun Başarısızlığı – Dr. M. Rıza HEYET

Bir Provokasyonun Analizi

Geçtiğimiz hafta İran’ın Erdebil kentinde düzenlenen “Çaldıran Şehitleri, Direniş Ekseni Şehitleri” adlı dini ağıt töreni, sadece bir anma etkinliği olmaktan öte, İran’ın siyasi ve ideolojik niyetlerini açığa çıkaran çok yönlü bir olay olarak gündeme gelmiştir. Bu tören, ülkenin üst yönetim katmanlarındaki derin ayrılıkları, komşu devletlere karşı takındığı tehditkâr tavrı ve özellikle Güney Azerbaycan Türklerine yönelik sistematik baskı politikalarını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Olayın yankıları, yalnızca İran sınırları içinde değil, Türk dünyasında derin bir rahatsızlık yaratmıştır.

İran Devletinin Tehdit Siyaseti

Törenin önemli bir özelliği, İran liderinin resmî temsilcisi Hasan Amili tarafından düzenlenmiş olması ve Amili’nin sağ kolu konumundaki bir kişinin törende yaptığı çıkışlarla dikkat çekmesidir. Bu şahıs, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev ve Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan’a ağır hakaretler ederek Azerbaycan ve Türkiye’ye yönelik tehditler savurmuş, bu iki ülkeyi “küfrün yanında yer almakla” suçlamıştır. Dikkat çekici olan bir diğer nokta ise, bu hakaret ve tehditlerin İran devlet kanalından sansürsüz ve herhangi bir gecikme olmaksızın canlı yayınlanmasıdır. Oysaki İran devlet kanallarının genellikle birkaç dakikalık gecikmeyle yayın yaptığı ve hassas konuları sansürlediği bilinmektedir. Bu kez farklı bir tutum sergilenmesi, İran yönetiminin bilinçli bir provokasyona imza attığını ve bu söylemleri kasıtlı olarak yaymak istediğini açıkça ortaya koymaktadır. İran medyasının bu manipülatif yaklaşımı, hem içerideki hem de dışarıdaki tepkileri tetikleyen bir unsur olmuştur.

Tarihsel Figürlerin Kullanımı ve Güney Azerbaycan Türklerinin Tepkisi

Bu törende dile getirilen ifadeler, Güney Azerbaycan ve İran’ın diğer bölgelerinde yaşayan Türkler arasında büyük bir tepkiye yol açmıştır. Özellikle Şah İsmail Safevi’nin İran yönetimi tarafından Türklere karşı bir figür olarak kullanılmaya çalışılması, toplumda derin bir öfke doğurmuştur. Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim gibi büyük liderler, Türk milletinin ortak tarihinin ayrılmaz parçalarıdır. Bu liderlerin mücadeleleri, Türk tarihinin iç dinamikleriyle açıklanabilecek birer güç mücadelesidir ve başkaları tarafından istismar edilmesi kabul edilemez. İran yönetiminin bu iki lideri mezhepsel çatışmayı körüklemek için bir araç olarak kullanma çabası, hem tarihsel gerçekleri çarpıtmakta hem de bölgesel gerilimleri artırmaktadır.

Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim arasındaki mücadele, bir milletin kendi iç meselesidir ve bu, Türklerin ailevî bir meselesi olarak görülmelidir. Türklerin kaderi birbirine bağlıdır; tarih boyunca karşılaşılmış her türlü zorluk, bu büyük milletin birliği ve kardeşliği ile aşılmıştır. Türk dünyasının kadim tarihi, aynı zamanda bu kardeşliğin somut birer yansımasıdır. İran yönetiminin tarihsel figürleri bu şekilde manipüle ederek ayrışma yaratma çabaları, Türk milletinin ortak değerleri ve sarsılmaz birliği karşısında etkisiz kalacaktır.

İran rejiminin Şah İsmail’i bir kahraman olarak sunma çabası, onun kültürel mirasını hiçe sayan uygulamalarla çelişmektedir. Şah İsmail’in eserleri, Türkçe yazılmış ve Türk dünyasının edebî mirasında önemli bir yer tutmaktadır. Ancak İran yönetimi, bu eserlerin değerini göz ardı etmekte ve Şah İsmail’i mezhepsel ayrışmayı derinleştirmek için kullanmaktadır. Bu durum, İran’ın tarihsel figürler üzerinden yürüttüğü ikiyüzlü politikanın en açık örneklerinden biridir. Şah İsmail’in dilini, onun divan ve saray dilini, milyonlarca Türk’ün ana dilini yasaklayan bir yönetim tarafından Şah İsmail’in savunuluyor gibi gösterilmesi, bu çelişkiyi daha da derinleştirmektedir.

Bu ikiyüzlü politikaların aksine, Türk Dünyası Şah İsmail’i bir mezhep lideri değil, büyük bir Türk devlet adamı ve şairi olarak görmektedir. Onun eserleri ve fikirleri, Türk milletinin ortak değerleri olarak her zaman yaşatılacaktır. Şah İsmail’in bu kültürel mirası, Azerbaycan’dan Türkiye’ye kadar uzanan geniş bir coğrafyada, Türk kardeşliğinin ve birliğinin sembollerinden biri olarak kabul görmektedir. Bu kardeşlik, Türk milletinin köklü tarihinden ve ortak kaderinden beslenmektedir.

Azerbaycan Cumhuriyeti Devletinin Diplomatik Tepkisi

Olayın ardından Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, İran’ın Azerbaycan büyükelçisini uyararak bu provokatif söylemler karşısında diplomatik bir duruş sergilemiştir. Türkiye kamuoyunda ise Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin Şah İsmail hakkındaki kardeşlik temalı konuşması sosyal medyada yeniden büyük yankı uyandırmıştır. Binlerce kez paylaşılan bu konuşma, Türk Dünyasında tarihsel figürlere yaklaşımın birleştirici bir perspektiften ele alındığını ortaya koymuştur. İran’ın bu tür ayrışma yaratma çabalarının ters teptiği ve tam aksine Türk toplumunda dayanışmayı pekiştirdiği bir kez daha görülmüştür.

Mezhepsel Provokasyonların Başarısızlığı

İran yönetiminin mezhepsel duyguları istismar ederek Türk dünyası içinde bir ayrışma yaratma çabası, geçmişte olduğu gibi bugün de başarısızlığa mahkûm olmuştur. Traktör Takımı maçlarında yankılanan “Tebriz, Bakü, Ankara” sloganı, Güney Azerbaycan, Kuzey Azerbaycan ve Türkiye arasındaki sarsılmaz bağın en çarpıcı göstergelerinden biridir. Bu slogan, on binlerce taraftarın aynı anda yükselen sesleriyle adeta tarihsel bir mesaj niteliği taşımaktadır. Tebriz’in Kurtlar Deresi Stadyumu’nda yankılanan bu güçlü birlik çağrısı, İran yönetiminin ayrıştırıcı politikalarına karşı Türk Milletinin sarsılmaz kardeşlik duygusunu açıkça ortaya koymaktadır. Ortak bir geçmiş, dil ve kültür bağlarına dayanan bu kardeşlik, provokasyonlara rağmen her zaman canlı kalacaktır. İran yönetiminin bu birlikteliği zayıflatmaya yönelik söylemleri, Türk Dünyasının tarihsel ve kültürel dayanışması karşısında etkisiz kalmaktadır.

Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim’in aynı milletin evlatları olduğu gerçeği, İran’ın mezhepsel provokasyonlarını boşa çıkaran en güçlü argümandır. Bu iki büyük liderin tarihsel mücadeleleri, bir milletin kendi iç dinamikleriyle açıklanabilir ve bu durum başka milletleri veya ideolojileri ilgilendirmez. Türk milletinin kaderi birdir; bu kader, ortak tarih ve kültürle şekillenmiş ve asırlar boyunca bu birlik ruhuyla sürdürülmüştür.

Tarihsel Gerçeklik ve Birlik Mesajı

Tarih, her milletin ortak mirasıdır ve bu miras, doğru bir şekilde değerlendirildiğinde toplumsal barış ve dayanışmaya katkı sağlar. Türk Milletinin kaderi, Azerbaycan (Kuzey ve Güney) ve Türkiye Türklerini birbirine bağlayan güçlü kültürel, tarihsel ve kardeşlik bağlarıyla örülmüştür. Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim’in tarihsel mirası, Türk Milletinin ortak zenginliğidir ve bu miras, bölgesel dayanışmayı daha da güçlendirecektir.

İran’ın tarihsel figürleri manipüle ederek Türk Dünyasında ayrışma yaratma girişimleri, tarihsel gerçekler ve güçlü kültürel bağlar karşısında etkisiz kalmaya devam edecektir. Bu olay, Türk Dünyasının sarsılmaz birlikteliğinin, tüm provokasyonlara rağmen korunacağını ve bu kardeşliğin her türlü siyasi manevrayı aşacak kadar güçlü olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Bu bağlamda, tarihsel olayları kardeşlik duygusuyla kavramak ve Türk toplumları arasındaki bu derin kardeşlik duygularını pekiştirmek için somut adımlar atılması gerekmektedir. Örneğin, Türkiye’de önemli bir mekânın Şah İsmail adına, Azerbaycan’da ise benzer bir mekânın Yavuz Sultan Selim adına adlandırılması, bu tarihsel bağların daha da güçlenmesine, her türlü istismarın önlenmesine katkı sağlayabilir. Aynı şekilde Türkiye’de Emir Timur ve Özbekistan’da Yıldırım Beyazıt adının somutlaştırılarak tecelli bulması, tarihsel olayların gerçekten de aile içi meseleler olduğunu, geçmişteki tatsızlıkların günümüzde yerini eşi benzeri görülmemiş birlikteliğe bıraktığını gösterecektir. Bu tür adımlar, tarihsel şahsiyetleri anarken kardeşlik ve dayanışma duygularını daha da pekiştirecek önemli birer sembol olacaktır.

Dr. M. Rıza HEYET

TEBAREN Başkanı

İlginizi Çekebilir

Pezeşkiyan’ın Azerbaycan Ziyareti ve Verdiği Mesajların Önemi

İkbal AĞAZADE   Açıklama: Bu analiz, Azerbaycan siyasetinde uzun yıllardır fikir ve düşünceleriyle tanınan, Ümid