Türk Ocakları Genel Merkezi’nin her cumartesi gerçekleştirdiği Ocakbaşı Sohbetleri’nde bu hafta “İran Türklüğü ve Varlıq Dergisi” konusuyla Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesi, Varlıq dergisi sahibi ve yazı işleri müdürü M. Rıza Heyet konuşmacıydı.
Heyet, konuşmasına Varlıq dergisinin kurucusu Prof. Dr. Cevat Heyet’i anarak ve Türk Ocakları Genel Merkezi’ne teşekkür ederek başladı. İran Türklüğü ve İran Türklüğünün millî bilinç kazandığı süreçte Varlıq dergisinin yeri ve rolü üzerine konuşacağını söyleyen Heyet, Türklerin İran coğrafyasıyla ilk temas ettikleri dönemlerden bahsetti. Heyet, Türkistan’dan batıya doğru yapılan göçler sırasında İran coğrafyasına en çok Oğuz Türklerinin geldiğini, daha az sayıda da Uygur, Kıpçak gibi unsurların göç ettiğini söyledi. Türklerin bir yeri vatan seçtiklerinde, o yerde ilk olarak devlet kurmalarının çok önemli bir özellik olduğunu söyleyen Heyet, “İran’da da böyle olmuştur.” dedi.
1912 Yılında Türk Yurdu Dergisinde İran Türkleri
Heyet, 1912’de Mehmet Emin Resulzade’nin Türk Yurdu dergisinde yazdığı makaleden bahsederek, makaleden, “İran Türkleri, İran’ın özgürlüğü adına kendilerini unuttu… İran Türkleri, ne Rusya Türkleri kadar mahkûm ne de Osmanlı Türkleri kadar hâkimdir.” bölümlerini okudu. Heyet, İran Türklerinin, millî benliklerine duyarsızlaştıklarını hissetmediklerini ve bu yüzden mücadele etmediklerini söyledi. Günümüzde “İran Türkleri” ve “Türklerin İran’ı” olmak üzere iki kavramın öne çıktığına dikkat çeken Heyet, bu kavramları açıkladı. Heyet, M. E. Resulzade’nin makalesinden “Bugün İran, Türklerin değil ama Türkler, İran’ın” sözüne atıfta bulundu.
İran’da Türk Kimliğine Baskı Oluştu
Heyet, Pehlevî rejiminin İran’a gelmesiyle Türkçenin yasaklanması, Türklerin yaşadığı coğrafyaların parçalanması gibi pek çok baskının başladığını söyledi. Özellikle Tahran gibi bölgelerde annesi babası Türk olduğu hâlde kendini Fars olarak nitelendiren, Türklüğünü inkâr eden bir kuşak yetiştiğini ifade eden Heyet, bu duyarsızlaşmaya tepki olarak bazı Türk aydınlarının daha çok bireysel yürüttüğü çabalarını anlattı. Bu aydınların gizli olarak yayımladıkları belli başlı eserlerden bahseden Heyet, bu eserlerin millî bilincin uyanmasında etkili olduklarını ifade etti.
Azeri Diye Bir Halk Yoktur, Dilimiz Türkçedir
Kullanılan Azeri teriminin yanlışlığını vurgulayan Heyet, Azer diye bir halkın olmadığına dolayısıyla Azerice isimli bir dilin de olamayacağına dikkat çekti.
Varlıq dergisi etrafında toplanan aydınların öncelikle sorun tespitinde bulunduklarına değinen Heyet, bu tespiti İran Türklerinin kendi millî benliklerine duyarsızlaşmaları olarak açıkladı. Heyet, Varlıq dergisinin ilk sayılarda özellikle “Biz Türk’üz, dilimiz de Türkçedir” fikrine vurgu yaptıklarını belirtti. İran coğrafyasında Türk dilinin bu zamana kadarki süreçte gerilemiş olduğunu söyleyen Heyet, Varlıq dergisinin Bakü ve Ankara’da gelişmiş olan Türk dilini edebî dil olarak kullandıklarını ifade etti. Heyet, Varlıq dergisinin diğer bir sorunun alfabe olduğuna dikkat çekerek bu konu üzerinde açıklamalarda bulundu.
Varlıq Dergisi Millî Bir Bilinç Oluşturdu
Varlıq dergisinin bilinçlendirme politikasının sonucunda, millî benliklerinin farkında olan yeni bir kuşak oluştuğunu vurgulayan Heyet, İran Türklerinde bir duyarlılık ve farkındalık oluştuğunu ifade etti. Heyet, “İran Türkleri artık, Bakü’yü de Ankara’yı da Tebriz olarak görüyor.” dedi. Aramızdaki sınırların haritanın üzerindeki sınırlar değil, etnik ve mezhep ayrımları olduğuna dikkat çeken Heyet, “Türklük mücadelemiz henüz doğru yoluna girmedi. Sadece Osmanlı sınırları içindeki insanların Türk sayılması, dışındakilerin sayılmaması büyük bir hatadır.” diyerek konuşmasına son verdi. Program soru-cevap kısmının ardından son buldu.
Haber: Hilal Süyümbike Maraş