Kitap İncelemesi: İran’da Modernizasyon ve Postkolonyal Hâkimiyet; Devlet Hakkında Bir Tez – Ata ŞAHİT

İran’ın ünlü sosyologlarından olan Prof. Dr. İbrahim Tevfik tarafından kaleme alınan “İran’da Modernizasyon ve Postkolonyal Hâkimiyet; Devlet Hakkında Bir Tez” kitabı 1998 senesinde Frankfurt Üniversitesi’nde savunduğu doktora tezinin kitaplaştırılmışıdır. Kitap iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kapital devlet, postkolonyal toplum ve postkolonyal devlet kavramlarının kuramsal tartışması ve tanımlaması yapılmıştır. İkinci bölümde ise İran’da modern devletin oluşum süreci incelenmektedir. Tevfik’e göre İslam Devrimi, Pehlevi rejimini devirmekle, eski düzendeki krizi ortaya çıkarmakla birlikte bu düzeni yorumlayan analitik modellerdeki krizi de ortaya çıkarmıştır. Tevfik’in kitaptaki temel yaklaşımı, modernizasyon teorisinin eleştirisi üzerine kurgulanmaktadır. Bu eleştirel yaklaşıma göre modernizasyon teorisi İran’daki kalıcı postkolonyal durumu irdeleyememektedir ve post-devrim dönemini yetersiz bir kuramsal çerçeve oturtmaya çalışmaktadır. Bu yetersizlik İran Devrimi’ni, Pehlevi döneminde gerçekleşen modernizasyon politikalarına gelenekçi tepkiye indirgemekten kaynaklanmaktadır. Tevfik’in eleştirisinin temelini modernizasyon teorisinin üçüncü dünya ülkelerinden sunduğu geçiş dönemi toplumlar (transitional societies) ve geç kalkınma modeli (catch-up development) tanımlarının içerdiği varsayımsal paradokslar oluşturmaktadır. Tevfik’e göre Doğu geleneğinden Batı modernitesine başarılı bir geçiş yapmanın varsayılabilmesi birbirinden bağımsız olan modern ile geleneğe dikotomöz bakış (dichotomous view) açısının benimsenmesine yol açmıştır. Bu bağlamda, bağımlılık teorisinin küresel faktöre odaklanmasını eleştiren Tevfik, postkolonyal devletlerde kapitalist ve kapitalist öncesi etmen ve unsurların birbirinden bağımsız ve ayrı (non-simultaneous) tutulabilmesini sorgulamaktadır. Tevfik’in sunduğu alternatif model, Reinhart Kössler’in küresel modern toplum (theory of global modern society) teorisinden esinlenmektedir. Bu teori, modern devlet ve toplumun küresel ekonomideki işlevsel rol ve konumunu kabul etmekle birlikte moderniteyi eşzamanlı yapısal sosyal oluşum (simultaneous structured social formation) olarak değerlendirmektedir. Bu sebeple postkolonyal dönemde kapitalist sonrası ve kapitalist öncesi aktör ve unsurların eşit olamayan ilişkilerle birbirilerine bağlandıkları, dolayısıyla da birbirlerinden bağımsız ögeler olmadıklarını ileri sürmektedir. Böylece endüstri ve kapitalist toplumların özelliği olan siyaset ve ekonominin ayrı ögeler olması poskolonyal toplumlar için geçerli olmamıştır.

Bu kuramsal çerçeveden yola çıkan Tevfik, İran’da modern devlet aygıtının küresel piyasaya yarı sömürge entegrasyonu ve postkolonyal dönem olmak üzere iki aşamada gerçekleştiğini ileri sürmektedir. İran’ın küresel piyasaya yarı sömürge entegrasyonu sürecinde iç etken olan Meşrutiyet Devrimi’nin kültürel ve toplumsal aktörleriyle dış etkenler olan petrolün bulunması, Çar Rusya’sının Bolşevik Devrimi sebebiyle İran’dan çekilmesi ve Britanya’nın İran üzerindeki çıkarlarının jeo-stratejik çıkarlardan ekonomik çıkarlara dönüşmesi etkili olmuştur. Pehlevi Monarşisi’nin kurulması bu süreçsel ve iç-dış etmenlerin çıkar uzlaşısıyla gerçekleşebilmiştir. Tevfik’in üzerinde durduğu konu İran’da yaşanan iç değişimlere rağmen dış koşullar ve küresel piyasadaki konumunun değişmemesi yönündedir. Tevfik, İran’ın yarı sömürge durumundan postkolonyal döneme 1941 yılında geçtiğini varsaymaktadır. Bu süreçte İran İmparatorluk Bankası’nın 1951 yılında ve İran-İngiltere Petrol Şirketi’nin 1953 yılında lağvedilmesi sonucunda Britanya’nın ekonomik çıkarlarını sağlayan araçlarda yaşanan değişim ve Çalışma Bakanlığı ve Planlama Kurumu’nun oluşmasıyla İran’ın politik ekonomisinde yaşanan dönüşümler etkili olmuştur. Özellikle de Planlama Kurumu, uluslararası Fordist şirketlerin teknokratik dilini yarı sömürge yapısal eğilimlere hâkim kılmakla postkolonyal toplumda değişimlerin yaşanmasına yol açmıştır. Böylece merkeziyetçilik adı altında başkentçilik gelişirken kalkınmacı bürokratik diktatörlük yerini patrimonyal kalkınmacı modele bırakmasına rağmen Muhammed Rıza Şah, meşruiyet arayışını bürokratik dili kullanmakta görmüştür. Petrol gelirlerinden elde edilen paralar neticesinde saray bürokrasisi güçlenirken sanayileşmede ithal ikame stratejisi Fordist modelin hegemonyasının yeniden üretimini sağlamıştır. Bu süreçte devlet aygıtı postkolonyal özellikler taşıyan bir politik ekonominin başat aktörüne dönüşmüştür ve resmi ve özel sektörler arasındaki ilişkilerin yeniden üretimi ve finans ve insani sermayelerin hızlı bir şekilde tarım sektöründen Tahran merkezli büyük sanayilere transferini sağlamıştır. Saray merkezli devletçiliğin gelişmesinin yanı sıra İran’ın küresel ekonomideki çevre konumda kalması sanayi merkezli burjuva bir sınıf ortaya çıkarırken devletin küresel ekonomideki rolünün yeniden üretimini döngüsel bir evreye taşımıştır.

Sonuç olarak Tevfik’in İran’da modern devlet oluşumunda ileri sürdüğü tezde dikkat çeken husus modernizasyoncu düşünürlerin aksine gelenek ve modern arasında keskin sınırlarla belirlenmiş farklılıkların olmasını reddetmesi ve partimonyalcı yaklaşımların tarihsel süreklilik üzerinde vurgulu bir şekilde durmalarını eleştirmesi olmuştur. Tevfik’e göre İran’da modern devletin oluşumu tarihsel süreklik nitelik taşımaktan ziyade modern kırılmalar sonucunda ortaya çıkmıştır.

Kaynakça

Schayegh,  Cyrus. (2018). Reviewed Work(s): Modernization and Post-Colonial Rule in Iran. Essay on the State. International Society of Iranian Studies. Vol. 36, No. 2 (Jun., 2003), pp. 296-300.

Towfigh, Ebrahim. (2000). Modernisierung und postkoloniale Herrschaft in Iran: Versuch über den Staat. Frankfurt: IKO – Verlag für Interkulturelle Kommunikation

İlginizi Çekebilir

Ali Merdan Topçubaşı’nın Ziya Gökalp Hakkında Görüşleri- Dr. M. Rıza HEYET

Birinci Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucularından ve en etkili şahsiyetlerinden olan Ali Merdan Bey Topçubaşı, 1918-1920 yılları